Ana Sayfa
Yayınlar
Osmanlı'da Felsefe, Tasavvuf ve Billim
Osmanlı'da Felsefe, Tasavvuf ve Bilim

Osmanlı'da Felsefe, Tasavvuf ve Bilim

Ä°nsanlık tarihinin ÅŸahitlik ettiÄŸi, çok geniÅŸ bir coÄŸrafyada hüküm süren ve tek bir hanedan tarafından altı yüzyıl boyunca yönetilen yegâne imparatorluk olan Osmanlı Devleti, hem içinden çıktığı Ä°slam medeniyetinin hem de geniÅŸlemesi sırasında kendi yönetimi altına dâhil ettiÄŸi öteki medeniyetlerin -Roma/Bizans’ın- vârisi olmuÅŸtur. Kültürel anlamda MoÄŸol istilasının yol açtığı yıkımlardan yeni yeni kendisini kurtarmaya baÅŸlayan ve bazıları tarafından Ä°slam’ın II. Klasik Dönemi olarak isimlendirilen zaman diliminin baÅŸlangıcında tarih sahnesine çıkmıştır.

Bu baÄŸlamda kültürel olarak, daha ziyade, kendisinin her bakımından devamı olduÄŸu Anadolu Selçukluları’nın birikimi üzerine oturmuÅŸ; devletin sınırları geniÅŸlediÄŸi ve maddi zenginlikler arttığı ölçüde Ä°slam coÄŸrafyasının farklı bölgelerinden ulemayı da kendisine çekmeye baÅŸlamıştır. Dolayısıyla Osmanlı, Ä°slam kültür havzasının yeni bir parçasını oluÅŸtururken her ÅŸeye yeniden baÅŸlamak zorunda kalmamış, devraldığı Selçuklu birikimiyle kurduÄŸu iliÅŸkinin yanı sıra hem az önce zikredilen dışarıdan gelen ulema hem de dönemin seçkin eÄŸitim ve entelektüel merkezleri olan yerlere (Mısır, Orta Asya, Ä°ran) gönderdiÄŸi talebelerle söz konusu havzayla olan bağını sürdürmüÅŸtür.br /Devletin entelektüel ve ilmî hayatını ÅŸekillendirenler de, önceki geleneÄŸin taşıyıcısı  ve Ä°znik’teki ilk medrese olan Orhan Gazi Medresesi ve ondan sonra inÅŸa edilen Süleyman PaÅŸa Medresesi’nde ders veren baÅŸta Davud-ı Kayserî olmak üzere Taceddin el-Kürdî, Alaeddin el-Esved, Halil el-Cenderî (Çandarlı) gibi hocalar ve buradan yetiÅŸen Molla Fenârî ve Kutbuddin Ä°znikî gibi ulema olmuÅŸtur. Bu gelenek ve onun ortaya koyduÄŸu entelektüel ve ilmî hayat hakkında yakın zamanlarda hem Batı’da hem de Türkiye’de baÅŸlayan akademik faaliyetler gittikçe artarak devam etmektedir. Ancak ÅŸimdiye kadar yapılanların onun bir iskeletini ortaya koyacak sayıda olduÄŸunu söylemek bile mümkün deÄŸildir. Bunun en önemli göstergesi, konuyla alakalı olarak yapılan çalışmaların hâlâ parmakla sayılacak kadar az olmasıdır. Dolayısıyla Osmanlı entelektüel ve ilmî hayatının her yönüyle ortaya konulabilmesi için daha çok akademisyenin himmetine ihtiyaç vardır. Kaldı ki bu himmete, yalnızca entelektüel ve bilimsel hayat için deÄŸil, Osmanlı Dönemi’nin tarih, iktisat, toplum, hukuk, din, uluslararası iliÅŸkiler, bürokrasi, eÄŸitim vs. gibi konuları için de ihtiyaç bulunmaktadır.br /“Osmanlıda Felsefe, Tasavvuf ve Bilim” baÅŸlıklı bu kitap, yukarıda ifade edilen maksada uygun yeni çalışmalara bir zemin teÅŸkil etmesi amacıyla Uluslararası Osmanlı AraÅŸtırmaları Kongresi’nde sunulan tebliÄŸlerden baÅŸlığa yansıtılan konularla ilgili olanlarından seçilerek hazırlanmıştır.